Tarihi olaylara ait eserleri korumak önemlidir, böylece dahil olanları hatırlayabilir, öğrenebilir ve onurlandırabiliriz. Binalar söz konusu olduğunda da durum aynıdır.
Bazen restorasyon ve koruma kelimeleri birbirinin yerine kullanılır ki bu yanlıştır. Koruma ve restorasyon arasında, her birinin kendi amacı ve uygulama için uygun zamanları olan büyük bir fark vardır.
Restorasyon, bir nesnenin orijinal zaman diliminde nasıl görüneceğini belirlemek için zamanda geriye bakmayı içerir. Bu nesneyi orijinal olarak nasıl yaratılacağına döndürmek için tedavi önlemleri tamamlanır. Esere bağlı olarak, bu, boya katmanlarını kaldırmak, nesneye malzeme eklemek veya döneme özgü parçaları değiştirmek gibi çeşitli süreçleri içerebilir.
Koruma, ileriye bakmayı ve nesneyi mevcut durumunda olduğu gibi tutmak için önlemler almayı içerir. Bu, nesnede küçük miktarlarda hasar olsa bile, bozulmayı azaltmak ve mevcut durumunu korumak için tedaviyi içerebilir.
İçindekiler
Tarihin unutulmaz anlarından eserler veya nesneler kurtarıldığında, bu öğelerin durumu hikayeyi anlatmaya yardımcı olur. Bunun dikkate değer bir modern örneği, Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi içindeki eserlerdir. Müzedeki kalıcı koleksiyon, günün olaylarından 11.000’den fazla eser içeriyor.
93 sefer sayılı uçuşta bulunan bir yolcunun sahip olduğu saat, 11 Eylül Anıtı ve Müzesi’nde sergileniyor, yüzü sonsuza kadar donmuş halde, etkinliğin tarih ve saatini kaydediyor. Bu küçük, ortalama, günlük nesne, nesnenin bağlamı ve durumu korunduğunda yeni bir anlam kazanır. Tüm olayın hikayesini herhangi bir kelime olmadan anlatabilir.
Bazı askeri müzeler, askeri eser koleksiyonlarının korunması söz konusu olduğunda da aynı bakış açısına sahiptir. Eserleri yeni gibi göstermektense kullanıldıkları zamana yakın tutmak daha önemlidir.
Binalarda da aslında durum aynıdır. Ancak bazen durum zorunlu olur. İnşaat sektöründeki yapıların kullanıldığı daha doğrusu yapımında kullanılan hammaddelerin işlenmesi söz konusudur. İşlenen hammaddeler belirli bir süre sonra orijinal formlarına dönmeye meyillidir. Bu da yapının kendiliğinden yok olmasını kaçınılmaz kılar. Ancak eski yapılar genelde daha fazla ham maddeden yapılır. Bu yüzden eski formuna dönüşmesi mümkün değildir. Çünkü zaten en doğal şekliyle yapılmıştır. Buna termodinamik denge adı verilir.
Bu eserlerin güçlendirilmesi ve doğallıklarını koruyarak sağlamlıklarını korumaları daha sık tercih edilmektedir. Bu yüzden eserleri yıkıp yapay mimari eserler yapmak yerine mevcut yapının restore edilmesi daha iyidir.